25 Kasım 2008 Salı

hafta sonundan özet...

Çalıkuşu; kendini hayran eden hikayesi ile beni düşüncelere ve hüzne boğarak bitti. bitmesine birazda üzüldüm... bir kitap insana bu kadar mı dokunur? sanırım bu kitap herzaman elime akın bir yerlerde olacak. kitaplarım hala gelmediği için Kütüphnedeki klasiklere devam. şimdilik kütüphanemde duran ve okumaya bir türlü elimin gitmediği bir kitabı okuyorum. Sergüzeşt... ve neden bu kitabı bu kadar beklettiğimi hala anlamış değilim...



hafta sonu pek birşey yapmadım.cumartesi full kurstaydım. bayrağımızı el işi kağıdıyla kopart yapıştır tekniği ile süsledik :) çok zevkliydi. bu işi çocuklara nasıl anlatmak gerektiğini rapor olarak yazıp hocaya vereceğiz. çok güzelde şarkılar, parmak oyunları falan öğrendik. patlıcanlı, ördekli ooo... :)))

pazar günü kayınvalidemlere gittim. bana etek dikeceği haberini alınca bir örnek etek götürdüm. kumaşını almış gri siyah çizgili beğendim. hemen ölçülerim falan alındı. tüüühh fazlalıklarıda saklayamadık ne yapsak acep :P... bu arada nişanlım da evde olmanın avantajı ile çiğköfte yoğurmaya karar vermiş.. bana süpriz oldu. o yoğurdu biz içleri hazırladık. çok da güzel yoğurmuş ellerine sağlık. tabii bizim gözümüz döndüğü için hemen sofraya geçince resimlerini çekemedim.

21 Kasım 2008 Cuma

ehöm ehöm

bengü çalıyor özellikle çalıyorum ne güzelde söylüyor. seviyorum ben kadını iyi söylüyor. ağız alışkanlığı... hiç dinlediniz mi?

havalar ne çabuk da soğudu. hiç bir yere çıkmıyorum bu aralar. dedim ya fişimi çektim oflineyim diye. tedavi yöntemimi de eski kitpları okumak olduğunu da söylemiştim değil mi? ilk kitap bitti. aslında iyi bir kitap ama birde sonu olsa ve yazar bazı deyatlara değinseymiş daha iyi olacakmış.
şimdi 10 yıl önce okuduğum çalıkuşuna başladım. 28 mart 1998... zaman ne kadarda çabuk geçiyor. biraz kalın kitabın yarısında tedavi edilirim belki...

Dayanamadım:
Bir kaç yeni kitap ısmarladım. birincisi şu meşhur siyah süt bende bir okuyayım dedim. biraz geç kaldım sanırım ama. Mehmet Rauftan Eylül; bu kitabıda hep merak edip bir türlü alamamıştım. Üçüncüsü de Cezmi Ersöz; Kendi kendine konuşmaktır aşk. cezmi ersözün şizofren aşka mektubu okumuştum yıllar evvel. kütüphanemde kaybomuş bir kitap. konus gelmişken bir kaç değerli kitabımı da biryerlerde kaybettim.tuu bana... zevk aldığımı hatırlıyorum kitaptan. yazarın cümlelerini de beğenmiştim. bu yüzden cezmi ersözden bir kitap seçtim. tavsiye edebileceğiniz kitaplar var mı?


bazen eser bana. eserikliyim miyim neyim. öyle kapanırım içime hayatımı biraz sorgular biraz geçmiş... biraz gelecek... Heyecanlarımı, acılarımı, hüzünlerimi, mutlu anlarımı gözden geçirip tekrar yaşarım. havalarda tam bana göre olunca bir girivereyim derleyip toparlayayım dedim içimi. bu duygu bunalımı aslında kimseye ait değil yani kimse sebep olmuyor. kendimle ilgili birşey... dedim ya eserikliyim diye... annem bazen bıktım senin bu hallerinden devamlı girip çıkıyorsun der güldürür bizi...

-------------------------------------

Eğitici Annelik:
Aslında daha evvel bahsetmişitm ama bir kaç arkadaş sorunca tekrar açıklama hissi duydum.
eğitici annelik kursu İbb nin vermiş olduğu bir kurstur. yardımcı annelik de diyebiliriz. kreslerde, yuvalarda yardımcı olarak çalışılabiliyor. hem boş vakitlerimi değerlendirmek, hem birbileziğim daha olmasını istemek hem de gelecek için bir anne adayı olarak bilgilenmek istedim. görmüş olduğumuz ünitelerde bence çok yararlı şeyler.

1.Ünite:
Eğitici Anneliğin Tanımı
Çalışma Koşulları Nelerdir?
2.Ünite:
0-12 Aylık Çocukların Gelişimsel Özellikleri Nelerdir?
3. Ünite:
1-6 Yaş Çocuğunun Yıllara Göre Gelişimi Nasıldır?
4.Ünite:
0-6 Yaş Çocuğunun Beslenmesi
5.Ünite:
Çocuklarda Tuvalet Terbiyesi Ve Cinsel Eğitim
6.Ünite:
0-6 Yaş Cocuğunun Gelişiminde Oyunun Rolü, Önemi Ve Evde Oyuncak Yapımı
7. Ünite:
Evde Ve Çevrede Güvenlik Önlemleri
8.Ünite:
Çocuk Sağlığı Hastalıklar Ve Bakımı
9.Ünite:
Eğitici Anne Çocuk İlişkileri
10.Ünite:
Eğitici Anneye Pratik Bilgiler

mesela biz şu an doğumdayız taa en başından başladık döllenmeden.
eğitici el işleri ve şarkılar öğreniyoruz. eğitim 0-6 yaş için veriliyor.

---------------------------------------------
Eskiden kalma bir boğaz yanıklığı...
yakılmış satırlar,
yakılmış hatıraların iç gıçıklaması
burnumda boğaz kokusu,
adalar vapuru,
ve üsküdar...
ve anlatılabilecek bir kaç eski yürüyüş
şarkılar, türküler...
masum bir kız çocuğu...
umutları olan ve artık büyüyen...
--------------------------------------
hani bilirmisiniz bu şiiri:
ben bir kızım ben bir deli kızım
siz ne anlarsınız siz diye devam eden bir şiir neydi bak unuttum gerisini
erzurum garında banklar üstünde diye devam ediyor.galiba böyleydi. buldum nurullah genç. şairin bahsettiği deli kız mıyım acep? :)


esereklendim gene hadi kaçtım ben :)))

tuğba

20 Kasım 2008 Perşembe

birazcık birazcık

aslında bu hafta içerisinde bir kaç birşey yazdım ama yazıyı tamamlayamadığım için yayınlayamadım.
yeni konular gelince eskilere sünger çekebilmeli insan değil mi? bu sözü hayatıma pek yansıtamıyorum ama neyse

iki haftadır üzerimden gitmeyen ve ailecek üzerimize yapışan hastalıkla uğraşıyoruz. kursları ve yapılan programları da aksatmamaya çalışınca hastalığı hepten üzerime yerleştirdim. bakalım ne zaman gidecek. bugün şöyle bir silkelendikten sonra olmaz böyle deyip makinayı, kovayı alıp evi şöyle bir geçiverdim. sonrasında fenalaşıp koltuğa düştüm ama bu bir dipnot. hastalık gitmezse onunla yaşamayı alışmalıyım. olanca bitki çaylarını ailecek içtik bitirdik, limon tüketimimiz yıllık tüketimi aştı yok yok gitmiyor bitmiyor. neyse...

dünden itibaren kütüphanedeki bir kitabı seçip okumaya başladım aslında okuduğum bir kitaptı konusunu tam hatırlayamasamda okurken zevk aldığımı hatırladım ve okumaya başladım. 2004 yılında okumuşum tarih kitabın ilk sayfasında yazılıydı. dünü yada bugünü düşüneceğime kendimi kitaplara verip başka dünyaların hislerini yaşamaya bu aralar karar kıldım.yani fişi çektim birazda öyle yaşayacağım. bu arada kitabın adı Git Kendini Çok Sevdirmeden Tuna Kiremitçi. zaten kitap bitmek üzere. bundan sonrada kütüphanedeki başka kitaba sarılacağım bu aralar kitap satın almak yerine okuduğum ve haz aldığım kitapları okuyacağım...

bu yokluğumda birkaç da film izledim.

Hancock
fena değildi ama daha güzel işlenebilirdi. Wıll Sımıth ve Charlize Theron hatrına izlenir diyorum.



Indiana Jones ve Kristal Kafatası Krallığı güzel zevkli bi filmdi.
ve bir de göl evi klasiğimi izledim. bayağıdır izlemiyordum iyi oldu.

yarın bir programım vardı iptal oldu cumarteside eğitici annelik kursu var. Kurs iyi gidiyor şarkılar öğrendik, el işinden çiçek yaptık, bilimsel bazı konular işledik. eğlenceli ve eğitici.

tuğba

12 Kasım 2008 Çarşamba

ucundan bahsedeceğim birazcık


belli başlı düzenleri olmayan cümleler sıralıyorum:

hayali bir kuştan bahsedeceğim ilk bir varmış bir yokmuş ile söze gireceğim
ya da yoldan geçen bir adamdan bahsetmek daha mı hoş?
gökyüzünden belki...
yollarımızın çok şükür ki düzene girişinden,
ki altında seçim gibi bir çapanoğlunun gezdiğininde farkında olduğumdan
(bizede yaranılmıyor mu ne!)
bu sabah minübüste magandanın birine çok sinir olduğumdan,
nerden geldiğini bilmeyen bipppppp'ten.
ayrıca bir bayanla nasıl konuşmayı bilmeyen bir bipppp'ten de!
bipler aynı kişiye ondan da bahsetmeliyim.

doğum günümün hayal kırıklığıyla geçtiğinden;
bir hışımla gardolabı boşaltıp tüm gıcıklığımla giyinirkene sonra bütün günü yorgan altında zırlayarak geçirdiğimden de azıcık bahsedebilirim aslında.
ve hala hayal dünyasında gezdiğimden,
sanırım artık büyümem gerektiğinden de bahsetsem mi acaba?

sonra;
Sevdiklerimin o gece evde toplanıp zırladığım yatağımdan beni kaldırmaları da hoştu...
hoşş zırladığım veyahut zırlatıldığım, adına zırlatmalar döktüğüm yoktu ama neyseee bundan bahsetmeyeceğim...

kendi kendime hazırladığım parti pastamın yanına birde zeytinyağlı yaprak patlattığımdan bahsedeceğim... pastanın boll vişneli olduğundan,
kerevizi hiç sevmezken şimdi çooook da severek yediğimden,
hemide artıkın kendim pişirdiğimden,
bugünde canımın çoook isteyerek yaptığı yalancı tavuk gögsünden de bahsetmeden geçemeyeceğim...

ve herşeyi zaten bahsettiğimi de bahsettiğimden artık yazımı bitirmem gerektiğinden..... bitmez bu cümle kaçtım ben....
tuğba

8 Kasım 2008 Cumartesi

Damardan girelim...



Bugün bir kez daha gördüm ki damar takılmak, ağlamak, efendime söyliyeyim sürgün bir film izlemek istiyorsanız hiççç çok uzaklarda arama. direkt aç bir türk filmini şöyle yeşil çamdan olsun ama millet görsün oyunculuğu, kurguyu, göz yaşını hüngür hüngür hemide öyle ilaçlısından değil tıpa tıp gerçeğinden...

bugün ismi lazım değil kanalın birinde hıçkırık adlı bir türk filmi izledim. haydi dedik izliyelim söylemesi ayıp çok seerim yeşil çam filmlerini. türkan şoray, ediz hun, kartal tibet birde hülya koçyiğit filmlerini. neyse izlememişiz uzun zamandır mevzuyu tam kesitemiyoruz. Annemle yorum yapıyoruz bu böylemiydi yok şöyle olmuştu galibasına... anacığım film bir damar yaptı. yeşilçamın idaalı damarlarındandır herhalde. vera acı... hülya koçyiğit maşallah sülün gibi bir genç kız o zamanlar. (aramızda hala öyle) ediz hun desen gencecik yakışıklı tu maşşallah... filme mi konsantre olayım iki insanın güzelliklerine mi bilemedim. velhasılı kelam eğer damardan takılmak istiyorsnız açın bir hıçkırık filmi izleyin görün damarı... filmin sonunda... hülya koçyiğit veremden ölüyor.. ediz hunla birleşemiyorlar. en azından onun kollarında bir gün batımında ölüyor ( manzara şahaneydi). ayyy ölümleri bile romantikmiş bu yeşilçamın...
replikler bile aklımda;
-Kenan sen mi geldin Kenann.. öhöhöhöhö yastığı kan olur...
_Evet benim Nalan..
Galiba bu repliklere ben lisede de takılmıştım....
diplinot: yazdıklarımda dalga yoktur.

Aslında yazma işini yarın yapacaktım bugün bir kaç pasta kreması tariflerine bakıp çıkacaktım ama dayanamadım... yarın hayatımın çeyreğine adım atıyorum da. bir pasta evde bulunsun neme lazım belki kendime süpriz doğum günü tertiplerim :P hayat ne kadar çabuk geçiyor... 100 ün çeyreği.... buradan yarın ki doğum günümü efendim kendi kendime kutlarım :)
tuğba

7 Kasım 2008 Cuma

ehömm



efedim gene birkaç günlük kaçamak yapıvermişim ama neyse çaktırmadan deyatlara giriyorum :)
yukarıdaki amigurimiler sevgili betül abladan (http://orguoyuncaklar.blogspot.com/)bana gelen hediyeciklerdir. harika şeyler el emeği göz nuru. betül ablaya teşekkür ederim. beyaz tafşanın adını elif berra ile koyduk. Adı kartopu. aslında berra kendi dünyasına göre bir isim seçmişti ama bu isme onu ikna edebildik :) kabul etmedi yok dedi başka isimde ısrar etti. sonra aaaa ben buldummm Kartopu olsun dedi ne güldüm :)) akıllı yiğenim benim.

bu hafta nihayet eğitici annelik kursum başlıyor. yogun olduğumda çok mutlu oluyorum. delimiyim neyim:P



Dün ani bir misafir baskını ile karşı karşıyaydık. sabahtan haber verilen misasfirlere öfleyip püfleyip yaa anne mönü daha belli değil niye erken haber vermiyorlar diye söylenirken annem kısmen mönüyü hazır etmişti bilem. temizliği ben haledelim sen marş marş mutfak dedi dünyaları bana verdi:)))) turşular, mantarlar, karadenize has dible yapılmak için bekleyen lahanalar mutfakta bekletiliyordu. bana hemen mutfağa girip son randımanda çalışıp iyi bir mönü hazırlamak kalıyordu. bana tefavuk olmuş herhalde akşamdan ayva tatlısı kaynatmıştım tam üstüne denk geldi. markete çıkıldı eksik birşeyler tamamlandı. ayva tatlısı için kaymak alındı tabiiki tazesinden miss kimi kokanından. heheh buzlukta sarılmış börekler vardı malum olmuş malummmm onuda pazar gününden sarmıştım bulunsun diye. biraz daha yufka alınıp başka bir börek yapıldı. yawf fotograf makinam nişanlımda kaldı resimleri de çekemedim telefon kamerası ile idare ediyorum. birde misafirler beklenenden çok gelince tam pişti olduk. hehhehe ama ben ve mutfağım hazır ve de nazırdımmm.....
Mönümüz;
yukarıdaki resimde görüldüğü üzere Ayva tatlısı
Fasülye turşusu kavurması (karadeniz usulu)
Mantar kavurması (tavuk mantarı giresunun dağlarından toplama)
Dible( bol yarmalı)
Patatesli gül böreği
Fırında peynirli sigara böreği
Zeytinli açma
Elmalı kurabiye

Yüzümüzün akı ile çıktık çok şükür.

ayva demişken geçen yıl fellik fellik aradığım ayva bu yıl heryerde ve ucuz. muthiş tatları var. hemencik pişiveriyorlar. Bu demek oluyorkiiii bu kış bol bol ayva tatlısı yicezz oleyyyyyy

tugba

4 Kasım 2008 Salı

Pazar Ertesinden Salı'ya geçerken!




Efendim aslında pek de fazla birşey söyletmiyor resmimiz. hayat işte çay misali biraz sıcak, biraz ılık, biraz soğuk eriyip gidiyoruz bu derya içinde. Önemli olan yaşadıklarımızdan ders almak ve hayatımızın şekeri erimeden günlük güneşlik, huzurlu sakin bir yaşamı sevdiklerimizle paylaşmak. der noktayı da bugece itibari ile koyarım NOKTA yahuuu..

NOt: ayy çok yazasım var aslında şöyle edebiyat parçalayıvereym diyorum ama bu sözün hakkını yerim diye susturuyorum kendimi ZORLAA... içimde bir pırpırlılık var (ne biçim bir terim buuu) hayırdır inşaallah...

tuğba
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...