29 Temmuz 2008 Salı

MİRAÇTAN GELEN 5 HEDİYE!



Peygamberimiz miraçtan beş müjde ile döndü. Rabbinden bize beş hediye getirdi. Bu hediye sadece Müslümanlara, mü'minlere gelmedi; bütün insanlara geldi.

Çünkü Peygamberimiz insanlık adına Alemlerin Rabbi'yle buluştu.

O Allah'ın huzurunda iken bizim elçimizdi, miraçtan döndüğünde de içimizde Allah'ın elçisiydi. Bizi Allah'ın huzurunda temsil etti, bizim yanımızda ise Allah'ın elçiliği görevini yaptı. Miracın beş hediyesinden birincisi: İnsanın sonsuz ihtiyaçları, sayısız düşmanları vardır.

Fakat buna karşı aciz, fakir, perişan durumda bulunuyor. Oysa insanın bütün ihtiyaçlarını karşılayacak, bütün düşmanlarını alt edecek sonsuz kudret sahibi birisi vardır. İnsan O'nu tanır, O'na yaklaşır ve O'na kul olursa bu geçici dünya konağında Cennet adayı bir misafir olarak yaşar.

Peygamberimiz miraçta bütün iman esaslarını; melekleri, ahireti, Cenneti ve Allah'ın cemalini, güzelliğini gözleriyle gördü ve geldi bize haber verdi. Bizim de bu nimetlere ulaşacağımızı haber verdi.

Miracın ikinci hediyesi: Peygamberimiz miraçtan Kâinatın Sahibi'nin, Alemlerin Rabbi'nin razı olacağı ve seveceği şeylerin neler olduğu müjdesini getirdi. İnsan saygı duyduğu, iyiliğini gördüğü bir büyüğüyle görüşmek ister, onu sevgisini kazanma yollarını arar, der ki: "Keşke yolunu bulsam, doğrudan o zatla görüşsem de, benden ne istiyor anlasam, onun hoşuna giden şeyleri bilsem." Bunun gibi bir insan da, "Ne yaparsam Allah beni sever, nasıl hareket edersen Allah'ın hoşnutluğunu kazanırım?" diye Rabbi'nin razı olacağı şeyleri merak eder.

İşte Peygamberimiz, miraç dönüşü Allah'ın nelerden razı olacağı haberi getirdi. Allah ile nasıl buluşacağımızı, nasıl görüşeceğimizin yollarını anlattı. Yüce Yaratıcı ile beraber olmanın en güzel yolu, O'nun razı olacağı en tatlı vesile, beş vakit namazda huzura çıkmaktır.

Miracın üçüncü hediyesi: Peygamberimiz ebedi saadetin definesini gördü, anahtarını alıp getirdi, insanlara ve cinlere hediye etti. Bu müjdenin önemini şu örnekten anlıyoruz: İdam sehpasına çıkarılan bir adam ipi çekileceği bir anda affedilse, bir de padişahın sarayının yanında kendisine bir saray verilse ne kadar sevinir. İşte insan da öldükten sonra yok olma gibi bir tehlike ile karşı karşıya kaldığı bir anda Peygamberimizin getirdiği bu müjde ile sonsuz bir sevince ulaşır. Aynı sevinci bütün insanlar ve cinler sayısınca düşürülse müjdenin azameti daha açık büyüyecektir.

Miracın dördüncü müjdesi: Peygamberimiz bize Allah'ın nur cemalini görme hediyesini getirdi. Kendisi Rabbinin cemalini gördüğü gibi, Cennette de mü'minlerin göreceği müjdesini verdi. Bir insan çok sevdiği birisini görmek için, onun yolunda her şeyini feda eder, gerektiğinde canını bile göze alır. İşte, gördüğümüz ve göremediğimiz bütün güzeller ve güzellikler O'nun eseri, bütün nimetler O'ndan geliyor, hayat ve hayatla gelen ne kadar güzel şey varsa hepsi O'nun güzelliğinden kaynaklanıyor. Bütün aşklar, sevgiler, muhabbetler ve saadetler O'nun katından bize ulaşıyor. Bunun içindir ki, Allah'ın cemalini görmek Cennetin bütün nimetlerini gölgede bırakıyor.

Miracın beşinci müjdesi: Cenab-ı Hakk'ın en nazlı sevgisinin insan olduğu miraçla anlaşıldı. İnsan aciz, zayıf ve muhtaç bir varlık iken, Allah ile yakınlık kurunca öyle bir makama ulaştı ki, bütün kainat üstünde bir mertebe kazandı.

Nasıl ki rütbesiz düz bir ere, "Sen paşa oldun" dense dünya çapında bir sevince ulaşır. Bunun gibi, sürekli ayrılık acısı çeken, yok olma korkusuyla endişeler içinde kıvranan bir insana da, "Sen öldükten sonra yok olmayacaksın, ebedi bir Cennete gideceksin. Hayalinin hızında, ruhunun genişliğinde, kalbinden geçen her şey önüne gelecek, o âlemde Rabbinin cemalini göreceksin" müjdesinin verilmesi her şeyin üstünde bir rütbe kazandırır.

Mehmet Paksu



uzatmayalım araları!


Aslında ben bugün tatile çıkıyordum biraz kaçak usulü olacaktı ama tatil tatildir dedim hazırladım bavullarımı. Anam sabah yağmur yağmaz mı ve benimde tatil başlangıç yolum deniz üzerinden olacağı için ceremeli bir yolculuktansa haftaya ertelenmiş bir tatil olsun dedim. Bavulumu boşalttım haftayı bekliyorum. Sanırım bekar geçireceğim son tatil olacağı için biraz daha özen gösteriyorum bu son özgür tatilime J

Sürücü kursum dün başladı . bir süre derslere git gel yapacağım. Artık bakalım zor bir yanı yok gibi gözüküyor…

Geçen hafta içerisinde bir iş görüşmesine gittim. Şartları bana uymadığı için işi reddettim. Geçen iş yerimde çok rahat olmadığım için iş arayışım biraz daha detaylı oluyor. Yoğurdu üfleyerek yiyorum anlayacağınız. İnşallah uygun bir işi en kısa zamanda bulabilirim.

Çevremdeki birkaç aile Karadenize fındık toplamaya gitti buna kayınvalidem de dahil. Uzun yıllar önce bende toplamıştım. Çok küçüktüm pek bir şey anlamadım ama çok fazla işi olduğunu biliyorum. Geçen yıl annem ve babamda gitmişti. Bu yıl onlar gitmediler. Bizim fındık işi 15 gün sonra başlayacak çok yukarıda olduğu için ama aşağıdaki bölgeler ayın 1 inde başlayacakmış. Şimdiden kolay gelsin herkeze…

Bu hafta sonu nişanlımla şöyle yürüyüş yapalım dedik. Kabataştan başladık Arnavut köye kadar uzandık. Arnavut köyde namazları kıldık geri dönüş yaptık.. Ortaköy de kumpir arası verdik ki özlemişim uzun zamandır yemiyordum. Başka yerde yemeyi tercih etmiyorum da zaten. Güzel bir hava vardı pazar günü hem çok çok güneşli değildi bizi kavurmadı hem de arada esti bizi serinletti.

Yukarıdaki kurabiyeyi. Geçen hafta malatyadan gelen kayınvalidem için hoşgeldine gittiğimde yapmıştım. Fındıklı bir kurabiye oldukçada kolay bir yapılışı var. Hem de lezzetli.

Resimdeki fincan da annemin gençliğine ait bu incanlara bayılıyorum. Çok eski olmasına karşın acayip bir görünüşü var. Zaten hemen hemen her anne evinde bulunan fincan takımlarından biri. Annemle anlaştık evlenince o fincanları ben alacağım. Annemin gençliğinden kalma diye de hava atarım artık…

Maalesef buyük bir acı ile haftaya başladık.çok çirkin bir saldırı yaşandı. yakınım da cereyan eden bir olay bir kaç kilometere var aramızda. tanıdıklarım ailemden insanlar var. çok şükür ki kimseye bir şey olmadı ama... içim acıdı, içimiz yandı, çigerimiz parçalandı. Rabbim kayıp veren ailelere sabır versin.



tuğba

19 Temmuz 2008 Cumartesi

KIRILMA NOKTASI


Kırılıyorum yine

Bir kaynak ustası geliyor ve kaynak yapmam gerektiğini söylüyor

Güvenemiyorum…

Yapamıyorum…

Eskisi gibi olmayacak biliyorum…

Usta dedim bir kere daha yapmamış mıydın sen bu kaynağı

Yapmıştım elbet ama dedi usta bu başka yerdeki kırılma

Dedim öbür kaynak ne durumda

O kaynak kangrenlik benden çıkmış dedi

Eskisi olmayacak değil mi dedim

Kırdırmayacaktın be yavrum dedi...

Biliyorum dedim…

tuğba

17 Temmuz 2008 Perşembe

yarım yarım bir parça



İstanbul bugün sonunda nihayet çok şükür ki serinliğini hissettirdi. Sabah karanlık bir güne uyandığım halde öğleden sonra yavaş yavaş açtı. Ne güzel de yağdı mübarek. Ne ilginç bir şehirde yaşıyoruz. Dün öyle sıcaktı ki bayılacaktım gece saat 00.00 da rüzgar çıktı esmeye, daha hızlı esmeye başladı hava soğudu hatta odamın pencerelerini bile kapamak zorunda kaldım… sıcağı seven biri olarak üşüdüm de desem yeri var… kışta doğduğum halde sıcağı acayip severim hele soba sıcağını öyle çok özlüyorum ki. Şöyle yansa çatır çutur arkasına kıvrılsam uyusam mıyışsam keyif çatsam bir fincan bol sütlü kahve ile daha da mıyışsam… fındığa dedemlerin yanına karadenize mi gitsem orada soba var :)

Bakalım yarın nasıl bir güne uyanacağız.

Nihayet bugün ehliyet kursuna yazılabildim. Ardından da koşa koşa yüzmeye gittim geç te kaldık bir duşa girip cuppa havuz jimlastikten gene kaçtık aslında jimlastik iyi oluyor kramp girmiyor yüzerken ama bir türlü yetişemiyoruz.

Birkaç yere iş başvurusu yaptım sonuç bekliyorum. Aslında yazı bitirmeyi düşünüyordum ama yavaş yavaş yol almak lazım diye düşündüm.

Benim geçen yaz ki öğrenci kadrosu tamam. Bir de ufaklık eklendi. Sıkmadan yavaş yavaş onunla da ilgileniyorum o cüzde büyükler geçen yazdan Kuran’a geçmişlerdi. Büyükler takır takırlar maşallah onlarla birlikte bende tekrar yapmış oluyorum. yakında da tecvite geçeceğim inşallah. kızlar biraz daha alışsınlar da hemen yüklenmek olmaz.

Karışıklığım devam ediyor.sorgulamalarım verdiğim kararlar yaptığım şeyler.. Hayat bu kadar ağır mıydı? sorusu geliyor önüme. Derin bir nefes alıyorum ve hayata pozitif bakmanın yollarını arıyorum. Aslında hayat güzel yaa…

Yarın bazı birkaç programım var onları yapacağım. Kızlar gelecek onlarla ilgileneceğim. Berra ile bir iki koşturacağım. İstanbul’dan gökyüzüne bir gülücük atacağım birde göz kırpacağım…

tugba

15 Temmuz 2008 Salı

eskimiş yapraklardan çıkan sözcükler

Esti yine deli rüzgar

Oysa ne umutlar biriktirmiştim kuytumda;

Gelecekti postacı götürecekti mulak-ı deryaya

Tutamadım, uçuştu terk_i diyara

Esti yine deli rüzgar

Bin bir renkli çiçeklerin polenlerini uçurdu,

Mardine, Diyar_ı Bekire…

Yüzüme doğru estirdi yine

İçimi titretti,

gönlümü okşadı…

Bir ah ile götürdü uzaklara acımı.

lal oldu dilim,

bir şey diyemedim…

oysa kız acısıyla mutluydu…

ama esti rüzgar işte…

götürdü acısını kalbi ile birlikte…

tugba





14 Temmuz 2008 Pazartesi

Hoşgeldim


Son modaya uyup buraya taşınmaya karar verdim. artık hayata karalamalarımı buradan takip edeceksiniz. hatta takip etsenizde etmesenizde ben burada çığlık ata ata şarkı söylemeye ve bağırmaya devam edeceyim. ruhum kah ağlayacak kah 360 derece dönüp deliler gibi gülecek.. eee ben türkiyede yaşıyorum mevsim normallerinde ilerlemem biraz anormal olur demi!... e birde adım tuğba olunca iş tamamen değişiyor :)

Ve Hoşgeldimmmmm!..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...