
yazıya başlamadan dipnot: Başlığa aldanıp acıklı şeyler yazdığımı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz :P
Bu hafta sonu turist olmaya karar verdim çıktım evden öğlen sıcağını atmış İstanbula free takılayım dedim bu hafta sonu taktım çantamı koluma geçirdim boynuma fotograf makinemi sultanahmedin yolunu tuttum. hava harika ben harika e daha ne isterim demi :)

Çok şükür otobüs derdi çekmiyorum buralarda metro başucumda rahatlığına doyum olmuyor. geçiveriyorsun hemencik Aksaraya. tranvay da öyle.... iniverdim çemberlitaşta sanki ilk kez geziyormuşum gibi başladım dolanmaya...
Sakin keşifçi adımlarlar Sultanahmede yürüdüm... güzel bir kalabalığı söz konusu... tabii Ramazanın gelecek olması da bunu tetikliyor. derin nefesler ala ala yürüyorum sakin tavırlarla gülümsüyorum kendi kendime elimde fotograf makinesi ne var ne yoksa çekmeye çalışıyorum mutluluk keşvetmeye çalışıp , yalnızlığın tadını çıkarıyorum... turist edası ile gezdiğim ama tipimin de tipik türklere benzemesi çevredeki insanların dikkatini çekse de deli divane dolaştım durdum :)) (çakma turist)

(yılanlı sütun)

(dikili taş ve yılanlı sütun)

(Dikilitaştaki figürler)


Ayasofyaya el salladım Sultanahmet camiine girdim. 'yıllar önce ortaokul yıllarımda bir kitap okumuştum yazarını hatırlayamadım şimdi. orada Sultanahmet camii inşaa edilirken Ayasofyanın çok kıskandığını yazıyordu :) güzel bir kitaptı adı neydi yahuuu!'

(iç avludan bir görüntü)

(kitap fuarı henüz açılmamış)



(Sultan I. Ahmed Türbesi)
Bir süre Sultanahmet camiinin iç avlusunda dinlendim etrafın kalabalıklığına rağmen sessizliği dinledim kubbeye hiç bu kadar dikkatli incelememiştim... eee insanın hep etrafında olan birşey insanın dikkatini çekmezmiş yaa demek ki turist edası ile gezmek işe yarıyormuş :) bir de insanın yanında turistler olunca daha bir havaya giriyor...


(türk ocağında paşaların birinin mezarının gölgesine mıyışan kedicik )
gezdim gezdim gezdim gezdimmmm sonra bir çay molası ve dinlenmek için Türk ocağında demir attım... çayın lezzeti birde leyla ile mecnunun hikayesi girince araya hepten günün ipini koparmış bulundum... ( yalnızlıkta bile romantiğim yaaa :P )
Uzunca bir süre oturdum. Esen rüzgarı ve ardından gelen yaprakların hışırtsını dinledim.. çayımı höpürdeterek içtim hikayenin damar bölümlerinden geçtim.. ve anladım ki Leyla olmak Mecnun olmaktan daha zor imiş....

günü bitirirken ben işi abartıp aksaray yolunu tabanvaya emanet edip, hızını alamayıp metroyu da es geçecekken, artık sakatlıktan daha çıkmamış olan ayak bileğime acıyıp gunu bitirmeye karar verdim :)))

(çemberlitaş safran'nın kopmuş hali :))) oh oh yandan bende atlayacaktım ama neyyyse dedimmm:P )

bu da yorumsuz canım memleket insanım benimmm :))))
tugba